Bursa'nın tarihi dokusunu ve kültürel zenginliğini yansıtan Yeşil Türbe ve Yeşil Camii, Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Yeşil Türbe, Osmanlı İmparatorluğu'nun beşinci padişahı Çelebi Mehmed için 1421 yılında inşa edilmiştir. Türbenin dış cephelerini süsleyen yeşil ve turkuaz renkli çiniler, yapıya adını vermiştir ve bu çiniler, Osmanlı çini sanatının en güzel örneklerinden biri olarak görülür.

Çelebi Mehmed, Osmanlı Devleti'nin ikinci kurucusu olarak kabul edilir ve türbede onun yanı sıra kızlarından Selçuk Hatun, Hafsa, Ayşe, Sitti Hatun; oğulları Mahmud ve Yusuf Beyler ve dadıları da gömülüdür. Yeşil Türbe'nin yapımı, Çelebi Mehmed'in vefatından 40 gün önce tamamlanmış ve vefatı halktan 40 gün gizlendikten sonra türbeye defnedilmiştir.

Yeşil Camii ise, Çelebi Mehmed'in emriyle 1419 yılında yapımına başlanmış ve 1424 yılında tamamlanmıştır. Cami, Osmanlı mimarisinin ilk dönemlerine ait önemli bir yapı olup, içinde bulunduğu Yeşil Külliye'nin diğer yapılarıyla birlikte Bursa'nın simgelerinden biridir. Caminin ünü, özellikle 15. yüzyıl Osmanlı çini sanatının ayrı bir özelliğe ve öneme sahip çini kaplamalarından gelir. Bu çiniler, caminin iç ve dış dekorasyonunda geniş bir yer kaplar ve zengin motifleriyle dikkat çeker.

Yeşil Camii ve Yeşil Türbe, Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu adı altında UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almakta ve bu eserler, Osmanlı Devleti'nin ihtişamını ve kültürel mirasını günümüze taşımaktadır. Bu yapılar, aynı zamanda dini ve kültürel açıdan da büyük bir öneme sahiptir ve ziyaretçilere Osmanlı döneminin ruhunu hissettirir.

Yeşil Külliye'nin diğer yapıları arasında medrese, han, hamam ve imaret gibi sosyal ve dini fonksiyonları olan yapılar bulunur. Bu kompleks, Osmanlı mimarisinin yanı sıra sosyal ve dini yaşamın bir bütün olarak ele alındığı bir merkez olarak da önem taşır. Bursa'nın Yeşil semtinde yer alan bu tarihi yapılar, şehrin manevi atmosferini ve tarihi zenginliğini ziyaretçilere sunar.

Yeşil Türbe ve Camii, Bursa'nın ve Türkiye'nin tarihi ve kültürel mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu yapılar, sadece mimari ve sanatsal değerleriyle değil, aynı zamanda içlerinde barındırdıkları tarihi ve manevi hikayelerle de ziyaretçileri etkilemeye devam etmektedir.