Ne Çeşit Bir Zekaya Sahipsiniz?

Sizin Zekânız Hangisi?
Ne kadar zekisiniz sorusuna cevap arama dönemi sona ermek üzere. Artık cevabı aranan soru ne çeşit bir zekaya sahip olduğunuz. Çünkü sizi diğerlerinden ayıran tam olarak da bu. Peki siz ne çeşit bir zekaya sahipsiniz?
Hayal gücü ve zekâmızdan tam anlamıyla yararlanıyor muyuz?

Dünyanın herhangi bir yerinde günün ilk saatleri birbirine benzer.
 Çocuklar okul yolunu tutarken, yetişkinler ofislerine ya da rutin işlerine doğru yol alır. Akşam eve dönüldüğündeyse televizyon karşısına geçip, sanki büyülenmişçesine özel insanları seyrederiz. Onlar Tanrı’nın özene bezene yarattığı, yetenekli çocuklardır. Bazıları ortayı gole çevirir, bazıları stadyum konserleri verir. Onlara gıptayla bakar, her zaman değilse de, belki beklediğimiz terfiyi alamadığımız bir günün akşamı kendi sıradanlığımıza hayıflanırız. Sıradanlık bizi herhangi biri yapar ve mutsuzluğumuzun hesabını da herhangi biri oluşumuza keseriz.
İşin dramatik yanı, terfilerin, sınav sonuçlarının, hatta bir iş sahibi olmanın belirleyicileri olarak kabullendiğimiz bazı kriterler üzerinde pek fazla düşünmediğimizi fark etmeyişimiz.
20’nci yüzyılın en etkili sanatçılarından Bertolt Brecht bir şeyi dünyadaki en aşikâr şey olarak görmeye başladığımızda, bunu anlamak için sarf edeceğimiz tüm çabayı bir kenara ittiğimizi söylemiştir. Herhangi biri olduğumuzu ya da az önce bahsi geçen kriterlerin mutlak olarak doğru olduğunu düşünürken yaptığımız da tam olarak budur.
Anaokullarına girişin çocukların üçüncü yaşına indiği günümüzde, Sanayi Devrimi’nin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmiş dünya çapındaki neredeyse tüm eğitim sistemleri bizi rekabetçi dünyayla erken yaşlarımızda tanıştırıyor. Bu dünyanın baktığı pencereden standartlaştırılmış IQ testleri kişinin zekâsı, ÖSS ya da Amerikalıların SAT gibi testleri kişinin bilgi düzeyi ve Myers-Briggs karakter analizleri kimin, hangi iş için biçilmiş kaftan olduğu konusunda danışılacak en güvenilir kaynaklar.
Ancak ne yazık ki bizler, örneğin IQ testinin yaratıcılarından Alfred Binet’in oluşturduğu derecelendirme sistemi için, “Zekâ seviyesini ölçmez çünkü zihinsel özellikler birbiriyle çakışmaz. O yüzden de düz bir yüzeyi ölçer gibi zeka ölçülmesi mümkün değildir” dediğini bilmeyiz. Ya da Fortune 100’de yer alan şirketlerin çoğunun işe alım sırasında kullandığı kişilik analiz testi Myers-Briggs’in, psikometrik test alanında herhangi bir eğitim almamış kişilerce geliştirildiğinden kimse söz etmez.
Ünlü TED konferanslarının en çok izlenen konuşmacılarından biri olarak tanıyor olabileceğiniz, Ken Robinson’ın Lou Aronica’yla birlikte yazmış olduğu kitapları Öz (Doğan Kitap), yukarıda anlatılanları yeniden gözden geçirme konusunda ikna edici olabilir. Eğitim alanında hükümetlere ve kâr amacı gütmeyen organizasyonlara uluslararası düzeyde danışmanlık yapan yazar ve konuşmacı Ken Robinson Öz’ü, “doğal eğilimlerin ve kişisel tutkuların buluştuğu nokta” olarak tanımlıyor. Kişi kendi özünü bulduğunda, duygusal, sezgisel ve manevi güçlerinin farkına varmakla kalmıyor, zekâsı ve hayal gücünden tam anlamıyla yararlanabiliyor. Kitap, okuruna bunun nasıl gerçekleşeceğini adım adım anlatmaktan çok, kişiye ilham verecek felsefi bir tartışma ortaya koyuyor.
Robinson, kendimizin ve başkalarının sahip olduğu yetenekleri sıradanmış gibi kabullenmemenin önemine vurgu yapıyor. Ortaya koyduğu önermeler kişisel gelişimin ötesinde, toplumsal bir dönüşüm için rehber niteliği taşıyor. Bu dönüşümün de eğitim sisteminde gerçekleştirilecek devrim niteliğindeki değişimle başlayacağına inanıyor.
Robinson kitabında “Ne kadar zeki olduğumuz” sorusunun yerine, “Ne çeşit bir zekâya sahip olduğumuz” sorusunun geçeceği, yaratıcılığın sadece sanat, tasarım ya da reklamcılık gibi özel aktivitelerle ilgili olduğu düşüncesinin bertaraf edilebileceği bir dünyanın mümkün olduğunu anlatmakla yetinmiyor. 21’inci yüzyılın ortalarında, insan nüfusunun dokuz milyara ulaşacağı tahminleri yapılırken, insanoğlunun önüne çıkacağına kesin gözüyle bakılan sorunların çözümü için bunun bir zorunluluk olduğunu savunuyor. Çocukların tektipleştirme politikası altında yetişmesinin “gerçek” dezavantajlarını ortaya koyuyor. Öğretmeninin “Sen asla bir şey olamayacaksın” dediği teorik fizikçi Albert Einstein, lise korosuna katılmak istediğinde “sesinin koroya hiç yakışmayacağı” cevabını alan efsanevi şarkıcı Elvis Presley ve okul idaresinin bir çeşit öğrenme bozukluğu olduğunu düşündüğü Broadway tarihinin en uzun süre sahnelenen gösterisi “Operadaki Hayalet”in kareografı dansçı Gillian Lynne, Robinson’ın savunduğu dünya görüşünün birer canlı örneği olarak kitapta karşınıza çıkıyor.
Robinson’ın ortaya koyduğu tartışmayı, gelişim psikoloğu Howard Gardner’ın Çoklu Zekâ-Yeni Ufuklar adlı kitabında anlatılanlar da destekliyor. Gardner, “Tektip okul kulağa adil gelir, ne de olsa herkes eşit muamele görmektedir” diyor. Ancak bu düşünce, Binet’in zamanında mevcut olmayan bilişselbilim ve nörobilimin bulguları ışığında çürütülmüş durumda. Gardner’ı okurken teknolojideki gelişmelerin de yardımıyla şekillendirilebilecek birey merkezli okul modelinin toplam faydasının toplum için gerekliliğine ikna oluyorsunuz.
Gardner’ın kuramı, Robinson’ın “Ne çeşit bir zekâya sahipsiniz” sorusunu da yanıtlayarak, IQ testinin onurlandırdığı mantıksal/matematiksel zekânın yanı sıra müziksel, bedensel-kinestetik, dilsel, uzamsal, sosyal, içsel ve doğacı/varoluşsal zekâlara da açıklık getiriyor. Bununla kalmayarak bugüne dek ortaya konmuş, belirli tip kısa cevap testleriyle ölçülen tek bir akademik zekâya odaklanmayı reddeden diğer zekâ kuramlan hakkında da okuyucularını bilgilendiriyor. Böylelikle şimdiye dek sanki zekâyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi değerlendirilen futbol oyunculuğu, bateristlik gibi birçok uzmanlık alanının, zekâyla ilişkisini kurabiliyorsunuz.
Gardner, çoklu zekâ ölçümleri için standartlaştırılmış bir ölçümlemeyi, yeni bir kaybedenler kulübü yaratacağı düşüncesi nedeniyle savunmuyor. Ancak çocukların zekâ profilleri ve çalışma tarzlarını gözlemlemeye yönelik buluşçu bir girişim olan Spektrum ve lise düzeyinde yaratıcı bir sanat eğitimi müfredatı oluşturmayı hedefleyen Arts PROPEL gibi proje uygulamalarından söz ediyor.
Herhangi biri olmadığınız konusunda kendinizi ikna etmekte zorlanıyorsanız, Robinson ve Gardner’a kulak vermenizde fayda var. Çoklu Zekâ ve Öz, her birimizin sahip olduğu biricik özelliklerin çeşitliliği konusunda gözlerimizi açmaya aday.
ÖZ – Ken Robinson ve Lou Aronica / DoğanKitap
Çoklu Zekâ-Yeni Ufuklar Howard Gardner / Optimist Kitap

Yazar: Bahar Kümbetli

CONVERSATION

1 yorum:

  1. Doğru bilgilerr. Kendimi bir kez daha tanıdım:)

    YanıtlaSil

Geribildirimleriniz değerlidir..